Sayfalar

27 Ekim 2017 Cuma

İstiğfar Hakkında Bir İncelik

"İstiğfâr", kelimesinin kökü "gafr"dır. Sözlükdeki karşılığı “örtmek, gizlemek, birinin kusurunu ifşâ etmeyip bağışlamak”dır. Kur’ân-ı Kerîm’de bu kökden türeyen ve Cenâb-ı Hakk'a nisbet edilen "gâfir", "gafûr", "gaffâr", "gufrân", "mağfiret" gibi birçok kelimeler vardır. "İstiğfâr" kelimesi de birçok âyetde geçer ve "Allah'dan mağfiret istemek" demekdir. İstiğfârın ta'rîfi de Kur`ân'da vardır. "وَمَن يَعْمَلْ سُوءًا أَوْ يَظْلِمْ نَفْسَهُ ثُمَّ يَسْتَغْفِرِ اللّهَ يَجِدِ اللّهَ غَفُورًا رَّحِيمًا / Kim bir kötülük yapar veya nefsine zulm eder de sonra Allahın mağfiretine sığınırsa Allah'ı çok bağışlayıcı ve çok merhametli bulur" âyet-i kerîmesi istiğfârı pek güzel ta'rîf ve beyân eder. 

"İstiğfâr"ın en yalın hâli, "estağfirullah" cümlesidir ve bu cümlenin anlamı "Allah'dan mağfiret istiyorum" demekdir. Yani sadece "estağfirullah" diyerek istiğfâr etmiş yani Allah'dan mağfiret dilemiş oluruz. İncelik şuradadır ki, bu istiğfâr, cümlenin şumûlü sebebiyle, sadece kendimiz için değil başkaları için de olabilir. Nitekim Kur`ân-ı Kerîm'de buna işâretler vardır :

Sûre-i Mümtehine'deki " وَاسْتَغْفِرْ لَهُنَّ اللَّهَ إِنَّ اللَّهَ غَفُورٌ رَّحِيمٌ /Onlar için istiğfâr et, Allah Gafûr ve Rahîm'dir" âyeti bunlardan biridir. Sûre-i Münâfıkûn'daki "سَوَاء عَلَيْهِمْ أَسْتَغْفَرْتَ لَهُمْ أَمْ لَمْ تَسْتَغْفِرْ لَهُمْ لَن يَغْفِرَ اللَّهُ لَهُمْ /Onlara için istiğfar etsen de etmesen de bir, Allah münâfıklara mağfiret etmez" âyeti bir diğeridir. Bunlar Resûl-i Ekrem Efendimiz hakkındadır. "قَالَ سَلَامٌ عَلَيْكَ سَأَسْتَغْفِرُ لَكَ رَبِّي إِنَّهُ كَانَ بِي حَفِيًّا Dedi ki, selâm sana, senin için rabbıma istiğfâr edeceğim, çünkü o bana çok lütufkârdır" âyet-i kerîmesi de İbrâhim aleyhisselâmın amcası Âzer için istiğfâr etmesi hakkındadır. "قَالَ سَوْفَ أَسْتَغْفِرُ لَكُمْ رَبِّيَ إِنَّهُ هُوَ الْغَفُورُ الرَّحِيمُ Dedi ki, sonra sizin için Rabbime istiğfar edeceğim. Allah Gafûr'dur, Rahîm'dir" âyeti ise, Yâ'kûb aleyhisselâmın çocukları hakkında istiğfâr etmesi hakkındadır. "لَّذِينَ يَحْمِلُونَ الْعَرْشَ وَمَنْ حَوْلَهُ يُسَبِّحُونَ بِحَمْدِ رَبِّهِمْ وَيُؤْمِنُونَ بِهِ وَيَسْتَغْفِرُونَ لِلَّذِينَ آمَنُوا /Arşı taşıyanlar ve onun çevresindekiler Rablerini hamd ile tesbih ederler, O'na îmân ederler ve îmân etmiş olanlar için şöyle bağışlanma dilerlerâyet-i kerîmesinde de meleklerin mü'minler için yaptığı istiğfâr beyân edilmişdir.

"Bunlar peygamberler ve melekler hakkındadır, sıradan kullar hakkında bir delîlin var mı?" derseniz, her namazda okuduğumuz "رَبَّنَا اغْفِرْ لِي وَلِوَالِدَيَّ وَلِلْمُؤْمِنِينَ يَوْمَ يَقُومُ الْحِسَابُ / Rabbenağfirlî ve li vâlideyye ve lil mü'minîneyevme yekûmul hisâb" duâsını gösteririm ki bu da bir Kur`ân âyetidir. Demek oluyor ki istiğfârı sadece kendimize hasretmemeli, yakınlarımız, sevdiklerimiz hatta bütün mü'minler için istiğfâr etmeliyiz.

Resûl-i Ekrem Efendimizin günde yüz defa istiğfâr ettiği rivâyet olunmuşdur. O'nun hiç bir günâhı olmadığı halde bunca istiğfârı nedendir acabâ? 

Mürşid-i Azîzim Muzaffer Efendi Hazretleri buyururlardı ki :
Resûlullah da istiğfâr eder, sen de ben de ederiz. Kelimeleri aynıdır ama ma'nâları farklıdır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder